Avrupa'da yaşayan Türkler için yaz ayları, memleket özlemini gidermek adına yapılan seyahatlerin arttığı dönemdir. Ancak, son yıllarda uçak biletlerine yapılan fahiş zamlar, bu seyahatleri neredeyse imkansız hale getirmiştir. 6-7-8. aylarda uçak biletlerinin yüzde 150-200 oranında artışı, birçok kişinin Türkiye'ye gelmesini engellemektedir. Bu durumda kalan vatandaşlarımız, oldukça zorlayıcı olsa da araçla gelmeyi tercih etmek zorunda kalmaktadır.
Türkiye’ye yakın sayılan Avusturya ve Almanya’dan gelenler, arabayla 24 saatte ülkeye giriş yapıyorlar. Tabii ki, hiçbir ülkede bekleme yapmazlarsa. Çoğu zaman gümrük kapılarında yaşanan yoğunluk nedeniyle 10 ila 40 saatlere varan bekleme süreleri yaşanıyor. Şu an itibariyle ülkemize giriş yapan araç yoğunluğu 1 milyona ulaşmış durumda. Bu yoğunluğun temel nedeni, uçak fiyatlarındaki düzensiz artış. Ayrıca, ülkeye gelen vatandaşlarımız için kiralık araçlar için günlük 40-50 Euro ücret talep ediliyor. 4 kişilik bir ailenin 3 hafta için sadece ulaşım bedeli 5000 Euro’yu buluyor. Bunun yanında, sadece gezip yemek için bile 5-6 bin Euro’ya ihtiyaç duyuluyor.
Ülkemizde ne yazık ki Avrupalı Türklere karşı negatif bir bakış açısı mevcut. Adeta bu insanları para olarak görüyorlar. Oysa ki, yaşadıkları ülkelerde rahat yaşayabilmek ve yılda bir kez olsun memleketlerine gelerek özlem giderebilmek için gece gündüz çalışıyorlar. Hafta içi fabrikada, hafta sonu ise ek gelir elde edebilmek adına farklı iş alanlarında çalışıyorlar. Neredeyse yabancı turistlerle aynı kefeye konulduklarını düşünen gurbetçi vatandaşlarımız, bu durum karşısında yıllardır büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Tek istekleri, yılın sadece 3-4 haftasında memleket ve aile özlemlerini bir nebze olsun giderebilmek.
Geçtiğimiz günlerde Edirne gümrük kapısından giriş yapan Ordulu bir ailenin başına gelen üzücü olayı hepimiz üzüntüyle öğrendik. Birçok ülkeden bin bir zorlukla ülkemize gelen vatandaşlarımızın aracına zarar vererek değerli eşyalarını almaya çalışmak, en acı olanı. Avrupa’da yabancılar diye adlandırılan vatandaşlarımız, kendi ülkelerinde ise "Almancı" (para) diye adlandırılıyor. Peki, bu insanlar için kim elini taşın altına sokarak bir adım atacak? Bu insanlar izin sezonlarında her yıl aynı sorunları neden yaşamak zorundalar? Gerek siyasi, gerekse birçok dernek çatısı altında birçok kurum ve kuruluş var. Hiç mi bu sıkıntıları gören yok?
Birçok aile bilirim ki ülkeye gelebilmek için kredi çekiyor. Ve o parayı ödeyebilmek için pazar günleri haricinde 10-12 saat çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu insanlar doğup büyüdükleri memleketlerine geliyorlar. Yazıktır, ayıptır, yapmayın.
Savaş Çelebi’nin bu yazısı, Avrupa’da yaşayan Türklerin karşılaştıkları zorlukları ve sorunları ele alırken, yetkililerin bu duruma karşı harekete geçmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Avrupalı Türklerin memleketlerine duydukları özlem ve bu özlemi gidermek için verdikleri mücadele, göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir.